Kuleli Askerî Lisesi’ndeki cebir-geometri Hocam Anıl Onat’ın yurtdışında yaşayan çocuklarının arkadaşlarından Hıristiyan olan bazıları Müslümanlığı seçmişler. Anıl Hocamdan ön bilgi olarak bir yazı istemişler. Her konudaki görüş ve düşüncelerine büyük önem verdiğim ve bir bilge olarak gördüğüm değerli hocam aşağıdaki metni kaleme almış.
Anıl Hocamın aydınlatıcı, yol gösterici değerli fikirlerini yazmaya ve bizimle paylaşmaya devam etmesini umuyor, aşağıda sunduğum görüşlerini dikkatle okumanızı öneriyorum:
Yaratıcı, yarattığı insanların mutlu bir hayat sürmesi için
onlara yol gösteren mesajlar gönderdi. Bu mesajlar, gene O'nun seçtiği
insanlar (elçiler) tarafından topluma iletildi.
Yaratıcının kesin doğruları içeren mesajları hep aynıdır. Hiç değişmeyen bu
DOĞRU YAŞAM KLAVUZU’na DİN diyoruz.
Din; kurallarını yalnızca Tanrı’nın koyduğu değişmeyen doğrulardır.
Sayıları tam olarak bilinmeyen ancak zamanımıza yakınlığı sebebi ile tanınan; Musa,
İsa, Muhammed gibi elçiler, hep aynı mesajı iletmeye çalıştılar.
Yaşanan asırlar içinde insanlar, kendilerine gönderilen bu mesajlara isyanları
bir yanda, esas olarak bu mesajları bozarak kendi isteklerine uygun hale
getirmeyi başardılar.
Bugün yeryüzünde Yaratıcı’ya ait olan, saflığını koruyan bir DİN kalmadığı
öncelikle bilinmelidir.
Bugün en çok bilinen ve yaygın olan üç ilahi (Yaratan’a ait) dinin, birbirine
zıt mesajlar içermesine ilaveten, bu dinler kendi içlerinde de birbirine zıt
anlayış ve yollarla hasım (rakip) gruplar oluşturmuşlardır.
Her bir grubun başına getirilmiş din öğreticisi "kendi dinini "
öğretmektedir.
Buradan Tanrı’nın dinini veya mesajlarını öğrenmenin, bu din
öğreticilerinden (imam, papaz, haham) uzak olmaya bağlı olduğu görülmelidir.
Tanrı’nın dinine girmek isteyenler için ilk kural; kimseyi taklit etmeyip, araştırma
yapmaktır. Mesela; Tanrı’nın varlığına herkes inandığı için değil, siz, her
gördüğünüz şeyde O'nun varlığına inanmak zorunda olduğunuzu anlayacaksınız. O'nun
yarattığı şeylere bakıp, yaratabileceği şeyleri kabul edeceksiniz (Ahiret
inancı). Tanrı’nın her şeyi gördüğü, her şeyi bildiği, her şeye gücünün
yettiği, her şeyi O'nun yarattığı, kusursuz ve TEK olduğu, akla aykırılık
değil, akıl ötesi bir durum olduğu anlaşılmalıdır. Tanrı’nın insana vermiş
olduğu akıl ve aklını kullanma yeteneği, insanın inanması gereken
konulara güç yetirir.
O (Tanrı) adil olduğu için akıl vermediğini sorumlu tutmaz. Akıl bilgiye bağlı
çalıştığı için Tanrı’ya ait olan din; aklı ve bilgiyi emredicidir. Yani Tanrı’ya
ait din, akıl kullanmayı ve bilgiyi (bilimi) emreder, cahilliği reddeder.
İlahi mesajlar üç bilinen dinin, üç kitabında (Tevrat, İncil, Kuran) yer
almaktadır. Bu kitaplarda bugün çelişki, yalan, yanlış anlaşılacak ve akıl dışı
ifadeler yer almaktadır. Hatta elçilere iftiraları dahi görürsünüz.
O çok büyük ve merhametli Tanrı, insanlar mesajlarını anlamasınlar veya yanlış
anlasınlar mı istedi? Yoksa elçilerini güvenilir kişilerden mi seçemedi!?
İnsanlar, şeytanî görevlerini yalnızca ilahi kitaplar üzerinde yapmadı. Bu
ilahi kitaplara paralel hatta daha öne geçen dini kitaplar kurguladılar. Bu
paralel uydurma dini yapılandırmada, uydurma elçi hikâye ve buyruklarına
ilaveten dini azizler ve din uluları görev üstlendi.
Tanrı’ya inanan, O'nun sonsuz güç, bilgi ve merhamet sahibi olduğunu kabul
edip, O'nun Dinini merak edenlerin tek bir yolu vardır; Tanrı’nın mesajlarına
ulaşmaya çalışınız. Bu da O'nun Kitaplarındaki bozulmamış mesajları bulmanızla
olacaktır. Elinizdeki ölçü mutlaka şu şekilde olacaktır;
1-Akla ve bilime aykırı olamaz.
2-Ortak insani değerlere aykırı olamaz.
Yani zulüm, haksızlık, ahlaksızlık kapsamına giren, kişinin kendine, topluma, çevresine
acımazlığı, ihtiyaç dışı mal edinme hastalığı, kadın-erkek ve ırk ayrımı
yapılması...vs. olamaz.
İşte şu akla gelenler bizim koyduğumuz kurallar değil, araştırarak ulaştığımız
ilahi mesajlardan bazılarıdır.
Siz, Tanrı’nın aklımızın alamayacağı büyüklüğüne ve ahiret müjdesine
inanıyorsanız, mesajlarına göre yaşam sürüyorsanız, O'nun istediği yolda
(Dinde), kesin doğru işleri yapan ve de kesin doğru bir Dindesiniz demektir.
O'nun dini; din adamlığı diye bir müessese tanımaz, dinî kıyafet, merasim ve
ritüeller içermez. O'nun mesajlarına aykırı olmayan toplum adetlerine karışmaz.
O'nun dinine girmek de çıkmak da kişinin kendi özgür iradesi iledir.