Sandıklı’dayım. Gözlüğün camı çıktı. Taktırmak için gözlükçüye gittim. 55-60 yaşlarındaki gözlükçünün yanında, 75-80 yaşlarında bir amca oturuyor.
Gözlükçü, gözlük camlarını takarken, amca konuşuyor: “Yahu, senin Alevî olduğunu herkes bilip-duru! Şimdi, ne lüzum var da Alevî olduğunu söylüyorsun?”
Gözlükçü işini yapıyor, amca devam ediyor: “O öyle deyince, ben de kaç gün oruç tuttun diye sordum. Orucu sorunca, Allah’la kul arasında oluyor. Ama Alevî olduğunu söyleyince söyleniyor.”
Gözlük tamiri bitmek üzere, amca yine devam ediyor: “Ondan sonra, Ali’nin ocağında yetiştim, Peygamber inancıyla yetiştim.”
Gözlük tamiri, iki dakika sürdü-sürmedi. Gözlükçü, gözlüğümü verdi. Borcumu sordum, istemez dedi. Teşekkür ettim, çıktım.
Amma ne çıkış!
İrşat olmak mı demeli, vatandaşın nabzını duymak mı demeli, gündemi görmek mi demeli?
Yani öyle bir çıkış!
Vatandaş işte, yukarıdaki mevzuu konuşuyor.
Bu mevzuu kim ortaya attı?
Bay Kemal!
Günlerdir “gündem”!
Gündemi kim belirliyor?
Bay Kemal!
Gündemi belirleyen inisiyatif almış demektir… Öncelik ve üstünlük gündemi belirleyendedir.
Aslında, mezhep vs. tabuları gençler nezdinde çoktan yıkılmıştı ya şimdi ihtiyarlar gözünde de yıkıldı.
Bay Kemal’in iyi istihbarat aldığı, çok iyi danışmanlarla çalıştığı anlaşılıyor.
Gündemi belirliyor, ezberleri bozuyor, rakiplerini çaresiz bırakıyor, rakibin kimyası bozuluyor.
Sandıklı’dan selâm Bay Kemal!
Mesaj yerine ulaşmış!
Mektup adrese teslim!