Maalesef, namuslu olanın, dürüst olanın, gücü yüreği ve aklı yettiğince onuruyla işini yapma derdinde olanın, masum ve samimi olarak çalışanın, kitaplı olanın, hülasa; insanca yaşamak derdinde olanın zor yaşadığı, acılardan acılara tutunarak sürgün yaşadığı bir dünyada ve topraklarda yaşıyoruz. Her devirde gücün hüküm sürdüğü, güçlünün sözünün kanun olduğu bir dünyada ve topraklarda yaşıyoruz. Tarafsız olanın daha doğrusu hakikatin tarafında duranın cehennemi bir hayata mahkum olduğu bir dünyada ve topraklarda yaşıyoruz. Eğri olana kimsenin dokunmadığı ama doğru olanın tepesine tepesine vurulduğu bir dünyada ve topraklarda yaşıyoruz. İyi niyetin ve merhametin beş para etmediği bir dünyada ve topraklarda yaşıyoruz. Güçsüzsen kusurun ihanet, güçlüysen ihanetin kusur olarak görüldüğü bir dünyada ve topraklarda yaşıyoruz. Güçsüzsen acılardan acı beğenmek zorunda kaldığın, güçlüysen her acıya bir bedel ödeyip acıyı tatmadan mutluluğa kavuştuğun yani hürriyetini ve saadetini hiç kaybetmediğin bir dünyada ve topraklarda yaşıyoruz. Bu yüzden Tanrı’nın dünyasını bir türlü sevemedim. Hülasa; zalim bir dünyada, zalimlerin dünyasında yaşıyoruz. İnsan olan zulmetmez, zulmedilmesine de müsaade etmez. İster kendisine yapılsın ister başkasına, zulme sessiz kalan da zalimdir. Adaleti, adaletsizlikle karşı karşıya geldiğimizde hatırlamayacak kadar soylu olmalıyız.

YORUMLAR