İlacın Tehlikeli Yan Etkileri ve TÜRK’ÜN GELECEĞİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 24.02.2024

İki hafta önce, Shov TV’de, BAHAR adlı bir dizi başladı. İlk bölümde, ilginç bir şekilde, “bitkisel karışımlar”ın karaciğeri iflas ettirebileceği ve karaciğer nakline kadar gidebilecek, ölümcül bir tehlike yaratabileceği konusu işlendi.

Bence, çok yerinde, çok hayatî bir uyarı, çok faydalı bir hizmet. Bu uyarıda dile getirilen husus; bitkisel karışımlar, bir derdimize deva olurken, misal, enerji verirken, başka yan tesirleri olabileceği, başka organlarımıza zarar verebileceğiydi.

Allah’ın hikmeti, ben de birkaç hafta önce, anlaşılan, ömür boyu kullanacağım bir ilaca başlamıştım. Akşamları bir tane alınan prostat hapı.

Bu hap, ilk aldığım günden itibaren yan etkiler göstermeye başladı: Nabızda yükselme, çarpıntı, zonklama, peklik, kabızlık… Sonraki günlerde ense ağrısı, baş dönmesi, tansiyon düşmesi gibi etkiler…

Bu yan etkiler, ilacı kullanma süresi uzadıkça artıyor gibiydi. Vücudumun ve hayatımın bütün düzeni, dengesi bozuldu. Aslında, ilaca başlamadan önce hiçbir şikâyetim yoktu. Aile hekiminde yapılan yıllık kontrolde, 4’ün altında olması gereken PSA değeri, 4,12 çıktığından üroloji uzmanına yönlendirilmiştim ve hastanede yapılan kan tetkikinde de sınırın 4,1 olduğu değer 4,29 çıkmıştı.

Benim bir şikâyetim yokken bir ilaca başlamıştım ve bu ilaç birçok rahatsızlığa yol açmıştı. O vakit, sorgulamaz mısınız; PSA değerlerini düşüren fakat bütün dengeni, düzenini bozan, seni hayattan bezdirecek hâle getiren ilaç, gerçekten şifa vermiş oluyor mu?

Bu sorgulama ve düşünceler aklıma, üç ay önce yayımlanan TÜRK’ÜN GELECEĞİ adlı kitabımı getirdi. Çünkü kitabın 112’nci sayfasındaki konu buna aitti. SİLAH SATACAKLAR, İLAÇ SATACAKLAR, PETROL SATACAKLAR başlığı altında, ilaçla ilgili olarak şu uyarıları yapmıştık:

“Savaş olmayan  bölgelerdeki (silah satamadıkları) insanlar ise hastalanmalı… Hastalanmalı ama çabuk ölmemeli. Uzun yaşamalı ama ilaca bağımlı yaşamalı...

Silah ve ilaç satışı başa baş gitmeli!

Meselâ, Türkiye’nin ilaç faturası mı daha yüksektir yoksa silah faturası mı?

Bilmiyorum ama ikisinin de ülke boyunu aştığını hepimiz biliyoruz.

Türkiye’nin, yıllık petrol ve doğalgaz faturası 50 milyar doların üzerinde… Silah ve ilaç faturasının da ayrı ayrı bu rakama yakın olduğunu tahmin ediyorum.

İşin diğer boyutu, ‘çevre’ye verilen zarar!

İlaç üretilirken çevreyi, tüketilirken de yan tesirleriyle vücudu mahvediyor.

Kimin umurunda?

Mühim olan kasaların dolması!”

“Vücudu mahvediyor” uyarımıza ince dikkat! Kitap yayınlandıktan üç ay sonra başıma gelene bakar mısınız? Ne demeli? Başıma hiç gelmeyecek gibi mi yoksa başıma gelecekleri bilmiş gibi mi yazmışım? Küçücük bir hap vücudumu mahvediyor.

Bu tahribat beni, harekete geçirdi. İki ayın dolmasını beklemeden, hastanedeki doktordan ki bir profesördü, randevu aldım. Bana ayrılan 5 dakikalık sürede, ilacın yan tesirlerini anlatmaya çalıştım. Bitiremedim. Prof’um, “tamam, kestik, ilacın yan tesirleri görülmüşse o ilaç kesilir” dedi. Beni MR’a yönlendirdi. 5 Mart günü MR çekilecek.

Şimdi, kafama şu sorular takılıyor:

1.    İlacın yan tesiri görülünce kesilmesi gerektiği neden ilaç yazılırken söylenmiyor? Öyle ya, bu bilgi baştan verilse, bendeniz, hemen ikinci gün ilacı bırakır, iki ay boyunca o sıkıntıları çekmezdim.

2.    Bu bilgi verilmediği için, aylar, yıllar boyunca, ağır yan tesirleri olmasına rağmen, ilaçlarına devam eden kaç kişi, kaç milyon kişi var?

3.    Antibiyotik konusunda bir bilinç ve duyarlılık gelişti. Son yıllarda, antibiyotik yazma konusunda doktorlarımız çok hassas ve tabiri caizse çok “cimri”! Buradaki cimrilik olumlu… Takdire şayan. Lâkin doktorlarımız, diğer ilaçları yazma konusunda ise aşırı “cömert”! Buradaki cömertlik elbette olumsuz manada. Doktorlarımız, tıpkı antibiyotik konusunda olduğu gibi, ilaçlar konusunda da daha cimri olmalılar. Bana yazılan ilacı, biraz hızlı, biraz “ezbere” yazılmış gibi hissettim. MR’a gitmem lâzımsa, neden en baştan yönlendirilmedim?

4.    En önemlisi; tıpkı bitkisel karışımlarda olduğu gibi, ilaç da bazı organlarımızı iflas ettirebilir mi? Ölümcül yan tesirlere yol açar mı? Bu konu derin derin, uzun uzun incelenmeli, sorgulanmalı. İlaç kullanmadan önce tekrar tekrar düşünmeliyiz.

Özetle, İLAÇ konusu, bir büyük millî mesele olarak, TÜRK’ÜN GELECEĞİNİ ilgilendiren, maddî ve manevî bir BEKA meselesi olarak derhal, çok ciddi bir biçimde ele alınmalı!

SAĞLIKLI bir şekilde çözüme kavuşturulmalı.

Türk insanına, ilaca muhtaç veya mahkûm olmadan sağlıklı yaşamanın yolları anlatılmalı. Tekrar tekrar, bıkmadan, usanmadan, ısrarla, şemalarla, resimlerle, filmlerle öğretilmeli. İlaçsız tedavi yöntemleri araştırılmalı, bulunmalı ve halk bu konuda bilgilendirilmeli, bilinçlendirilmeli.

Şu anda, ilaç kullanımı ve israfı felaket boyutlarında!

x   x   x

İLGİLİ YAZI

DERİN NEFES Uygulaması Her Derde DEVA mı?

 

[email protected]

Tarih: 24.02.2024 Okunma: 573

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Osman Yıldız

27.02.2024 - 11:55

İsmail bey öncelikle sizi alkışlıyorum. Toplumun konuşması gereken güzel bir bilgilendirme yazısı. Bu arada prostat ile ilgili size bir sır vereyim. Prostatı büyüten unsur spermleri yumurtaya ulaştırmak için vücudumuzun biriktirdiği maddeler. Bu maddeler kullanılmazsa maalesef birikip prostatı oluşturuyor sanırım. Yani vücudumuzun doğal dengesini kabul edip onunla yaşamazsak vücudumuz bedeni cezalandırıyor. Saygılarımla

İ. Hakkı Cengiz

27.02.2024 - 19:30

Aynı fikirdeyim. Verdiğiniz sır için teşekkür ederim. İlaç ejderhalarıyla mücadelemiz sürecek. Çok selamlar…