İNSANIN YAŞAMINI ETKİLEYEN MESLEKLER
Geçtiğimiz hafta ayak bileğimdeki tendon ödemi nedeniyle basamadığım için doktora gittim. Doktor ödem çözücü olarak on tane iğne verdi. İğneler sabah akşam olmak üzere günde iki defa vurulacaktı. Hafta sonu dolayısıyla sağlık ocağı kapalıydı. Cumartesi günü iğneyi DEÜ’de yaptırayım dedim. Basamadığım için özel taksiyle DEÜ acil servis bölümüne gittim. Oraya gittiğimde iğne artık burada yapılmıyor dediler. Büyük bir şaşkınlık ve kızgınlıkla nerede yaptıracağımı sordum. Balçova’da Agora’nın karşısında “Metropol “var orası yapıyor dediler. Tekrar taksiyle Metropol’e gittim. Emekli ve devlet memuru olduğum için iğnemin ücretsiz yapılacağını düşünürken, oradaki ilgili kişi iğne yapma ücreti ‘elli TL ‘ istedi. Hastane beni yönlendirdiği ve devlet memuru olduğum için ücret alınmaz diye düşünmüştüm.Hadi ben işimi halletsem de garip guruba ne yapsın. Doktor parası bulamazken iğne parasını nasıl versin! Orada bulunan ortopedi doktoruna da bunun yanlış olduğunu söylediğimde, doktor patronunun sesi oldu ve ‘Elli lirasına bakma iğneni yaptır’ dedi. Neyse orada iğnemi yaptırdım ama akşam ve Pazar günü üç iğne daha yapılması gerekiyordu. Aslında yıllarca çalışırken maaşlarımızdan kesilen primlerin emekli olunca da bu tür sağlık sorunlarında hizmet alırken ücret alınmaması yönünde kullanılması gerekir. Zaten doktor ilaç parası derken reçeteli iğnenin vurulmasından da para mı alınır? Üniversite hastanelerinden iğne vurma sistemi niçin kaldırılır? Vatandaş neden özel sağlık kurumlarına yönlendirilir? Bunların yanıtını vermek çok kolay ama nedense merkezi yönetim sosyal devlet anlayışını adaletli bir şekilde yapmadığı gibi, bu tür sağlık sorunlarının giderek arttığını, vatandaşın sağlık hizmetlerine ulaşamaz hale geldiğini görüyoruz. Orada en çok beni üzen şey elbette iğnenin paralı yapılması değildi. Doktorun tükenmişlik hali beni çok üzdü ve etkiledi. Ben işlemlerimi yaptırıken doktorun kapıya doğru yürüdüğünde arkası bana dönüktü. Doktorun pantolonunu bile toplamayacak kadar müstehcen görüntüsü, derbederliği, hayattan bezginliği ve utanç verici görüntüsü çok üzücüydü. Altı yıl tıp okuyup, sonra uzmanlık derken yaşamının en önemli yaş dönemlerini okuyarak geçiren bilim insanının canını bezdiren elbette verilen değersizlik duygusu ya da kişisel öz bakım eksikliği olabilirdi.
Doktorluk öğretmenlik ve hakimlik meslekleri insan ile uğraşan onları iyi ya da kötü yapan, insanların yaşamlarını şekillendiren mesleklerdir. Doktorlar, hakimler ve öğretmenler kendilerinin hak ettiği değerleri görselerdi elbette hukuksuzluklara karşı çıkıp, hukukun üstünlüğünü cesaretle savunabilirlerdi. Ya emekliler! Kendilerini ümitsiz bir vaka gibi gördükleri için çaresizliği sadece dillendirmezler ondört (onaltı da olabilir. ) milyon emeklinin toplumda ne büyük bir güç olduklarının farkına varırlardı. Her sorunun mutlaka çözülebilir bir kilit taşı vardır.İster doktor, ister hakim, ister öğretmen olun, umudu ve özgüveni kaybetmeden koşullar ne olursa olsun çareleri bulmak kullanmak zorundadır. Bu çarelerin başında örgütlülük ve dayanışma gelmektedir. Bunun en açık ifadesi Atatürk’ün Nutuk ‘unda vücut bulmuştur. “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” K.Atatürk 26.03.2024
Lütfiye KADER
Uz. Fen Bilimleri Öğretmeni