Beyin yaklaşık olarak iki yumruk büyüklüğünde ve 1,4 kilogram ağırlığında bir organımızdır. Tony Buzan’ın deyimiyle “Bir buçuk kilogramlık kâinat.”
O kâinat bize zenginlik, huzur ve mutluluk getirebilir.
Eğer onu tanırsak, işlevlerini ve kullanmasını bilirsek…
Beynin içinde, bir şehri tekrar tekrar kurmaya yetecek kadar atom enerjisi var.
Beynimizdeki nöronların yani sinir hücrelerinin sayısı yüz milyarlarca… Öğrenme; bu nöronların birbiriyle irtibata geçmesiyle sağlanıyor. Her nöronun birbiriyle iletişime geçmesi mümkün. Bu ise yüz milyar üzeri yüz milyarlık bir bilgi potansiyeli demektir ki; ortaya çıkacak rakamı bilgisayarlarla bile hesaplamak ve ifade edebilmek, neredeyse imkânsızdır.
Beyinde oluşan elektrik darbesi, iki beyin hücresi arasında kimyasal iletiler gönderir ve böylece “düşünce” iletilmiş olur. Bunun nasıl gerçekleştiği bilinmemektedir.
Beyin Hakkındaki Bazı Yanlış İnanış ve Bilgiler
İnsanın, 21 yaşından sonra günde ortalama 10.000 beyin hücresini yitirdiğine inanılıyor. Gerçekse; öğrenme yoluyla beyin çalıştırıldığında, hücre kaybetmek bir yana, beyin içinde daha da gelişmiş bağlantılar oluşuyor.
Diğer bir yanlış inanış, yaş ilerledikçe genel zihinsel becerilerin gittikçe hızla gerilediği yönünde! Böyle bir şey yok; tabii eğer insanlar yaşlandıkça kendilerini bırakmazlarsa…
Güzel Türkçemizde, bu yanlış inanışları çürütecek çok anlamlı bir kavram var: “Bilge.” Bilge deyince aklımıza ne geliyor? Ak sakallı ihtiyarlar, değil mi? Yukarıdaki negatif inançlar doğru olsaydı, “bilge” dediğimiz kişilerin hepsi de ihtiyarladıkça, birer bunak olacaklardı. Oysa bilge olmuşlardır. Bu, bize şunu gösteriyor: Öğrenmeyi sürdürürsen, beyin fonksiyonları artarak devam ediyor ve bilge oluyorsun… Öğrenmeyi bırakırsan, beyin tembelleşiyor ve bunamaya doğru yol alıyorsun. “Zekâ ve Yetenek” adlı eserin yazarlarından Peter Lauster, bu konuda şöyle diyor: “Araştırdığınız şey, en sağlam sermayeniz, beyninizdir; her gün ilgisizlikten ötürü biraz daha aptal veya eğitim sayesinde biraz daha zekî olabilirsiniz.”
BEYNİN SAĞ VE SOL TARAFLARI
İki yumruk büyüklüğünde olduğunu belirttiğimiz beynin, bir yumruk büyüklüğündeki her bir yarısına, sağ ve sol yarımküre veya “lob” denilmektedir. Temel beyin işlevleri bu iki yarımküre arasında bölüştürülmüştür.
Buna göre sağ tarafın; sanat, bütünü görme, sezgi ve duygular, hayal gücü, renk, resim, sentez işlevlerini yerine getirdiği ve zamanla sınırlı olmadığı tespit edilmiştir.
“Zamanla sınırlı değil”! Çok çarpıcı bir bilgi, değil mi? Bunun üzerinde uzun uzun düşünmek, bu kavram hakkında derin derin kafa yormak lâzım!
Sol tarafın ise; sayılar, sözcükler, çizgiler, analiz, listeleme, mantık, düzenleme işlevlerini yerine getirdiği ve zamanla sınırlı olduğu anlaşılmıştır.
Bu bilgiler, beynimizi en etkin şekilde kullanabilmemiz için çok önemli. İnsanoğlu genellikle beyninin sol tarafının işlevlerine ağırlık vererek sağ tarafı atıl bırakıyor. Sağ beyin kapasitemizden ne kadar fazla yararlanabilirsek zamanı ve mevcut şartları aşabilme, hedeflerimize ulaşabilme konusundaki gücümüz o kadar artacaktır.
SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR
İnsan bedeni eğitildikçe, bu bedene ait beyin de gelişiyor.
Tam bir beden ve beyin sağlığına ulaşma konusunda önem taşıyan faktörler şunlar:
Genel Fizikî Kondisyon: Beyin bütün beden ağırlığının yüzde 2’si kadarını oluşturduğu halde, aldığımız oksijenin yüzde 40’ı, kan dolaşımıyla birlikte doğrudan beyne gider. Kondisyona sahip bir insan, kondisyonsuz bir insanın iki katı oksijen işleyebilir. Buna ek olarak, sağlıklı bir insanın ciğerleri, bedendeki zehirleri çok daha büyük bir etkinlikle dışarı atabilmektedir.
İyi bir fizikî güce sahip olmak için; kalp atışlarımızı 120 civarına çıkaran ve bunun 30 dakika sürmesini sağlayan bir etkinliği her gün yapmamız gereklidir.
BESLENME, DİNLENME ve UYKU
Kabuklu besinler, bütün meyve ve sebzeler, bütün tahıllar zengin beyin gıdalarıdır. Sağlıklı ve etken bir beyin için taze besinler ve çok çeşitli gıdalar alınmalıdır.
Uyuşturucudan Uzak Durmak: Daha akıllı olmak için her türlü uyuşturucu, alkol ve sigaradan uzak durmak lâzım.
Uyku ve Dinlenme: İnsanların en yaratıcı oldukları durumlar dinlenme, rahatlama ve yalnızlıktır.
Uyku; beynin günlük faaliyetlerini bütünleştirdiği, düzenlediği, dosyaladığı ve sorunları çözdüğü bir dönemdir. Derin bir uykudan mahrum olan beden hep yorgun olacak, zihin kendisini toparlamakta güçlük çekecek, rüyalar vasıtasıyla gevşeyemeyen sinirlerimiz de hep gergin kalacaktır. Günde en az 7 saat derin bir uyku uyunabilmeli, uyku problemi varsa mutlaka çözülmelidir. Aksi halde hayatımız cehenneme döner.
Yukarıda, beyinle ilgili özet bilgileri paylaştık. Şimdi, bu “1.5 kilogramlık kâinatın” insanı zengin, huzurlu ve mutlu edip etmeyeceğini inceleyelim.
ZİHİN VE ZEKÂ
Zihin, bilgi ve bilinç akışı olarak tanımlanabilir. İnsan beyninin bilinçli faaliyetlerinin tümünü içerir.
Zihnin popüler kullanımı çoğunlukla düşünüş ile eşanlamlıdır: ‘kafamızın içinde yürüttüğümüz’ kendimiz ile özel konuşmalardır. Bunun için biz "zihin yorarız veya (bir şeyi) zihnimize yerleştiririz." Bu bağlamda zihnin öz niteliklerinin biri, sahibinden başka hiç kimsenin erişemediği bir özel alan olmasıdır. Hiç kimse bizim ‘zihnimizi okuyamaz’.
“Beyin” kavramını iki anlamda kullanıyoruz. Hem ağırlığı olan, gözle görülen maddî nesne, hem de o maddî nesnenin düşünce yeteneği gibi manevi işlem ve işlevleri. İşte, bu manevî işlem ve işlevlere ben, “zihin” adını veriyorum.
Zekâ ise; en kısa ve yaygın tanımıyla, öğrenme ve problem çözme yeteneğidir.
OLUMLU ZİHİNSEL TUTUM
Doğuştan gelen yeteneklerin dışında, zekâ seviyesini ve verimliliğini en fazla, bizim zihinsel tutumumuz belirliyor.
Zihinsel tutumumuzun hem beden hem de beyin gücüyle doğrudan ilişkisi var. Korku, karasızlık, aldırmazlık, katılık ve olumsuzluk içeren bir tutum gerginliğe, hastalığa, zihnî becerilerin bozulmasına ve zekânın körelmesine yol açıyor.
Açık fikirli, kendini adamış, esnek, cesur, meraklı ve olumlu bir zihinsel tutumsa; günlük hayatta sürekli karşılaşılan problemlerle daha kolay başa çıkabilen bir beyin yaratacaktır. Bu alanda yapılan araştırmalar, böyle bir zihinsel tutumun beyin hücreleri arasında daha gelişmiş ince bağlantılar oluşturacağını göstermiştir.
ZEKÂ ve ZENGİNLİK
İnsanoğlu, ömür boyu, tatmin olmanın peşinde koşar. Doyuma ulaştığı ölçüde mutlu olduğunu hisseder.
İnsanoğlu zengin olma arzusundadır. Çünkü peşinde koştuğu tatmini, huzuru ve mutluluğu zenginliğin sağlayacağı zannındadır.
Parayla saadet olur-olmaz tartışması bu yazının konusu değildir. Onun için mevzunun o tarafına değinmeyeceğim.
Sayfalar dolusu marifetlerini saydığımız, nöron zengini beyin, bize zenginlik sağlar mı sağlamaz mı?
Eninde-sonunda sağlar!
Zekâ ve zenginlik kavramının birçok yönü ve boyutu var.
Her şeyden önce, sabırlı olmak lâzım ki “sabırlı olmak” zekânın en önemli işlevlerinden birisidir. Sabırlı olanın, olmayandan daha zekî olduğunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz.
Ekonomik zenginlik, bazen erken, bazen geç gelir. Çabuk gelmemişse, geleceğinden emin olarak, sabırla doğru iş ve işlemleri yapmaya devam etmek gerekir.
Zenginliğin diğer bir boyutu, hangi aşamaya geldiğinde zengin sayılacağımız meselesi! Fabrikalarımız, uçaklarımız olduğu zaman mı yoksa zarurî ihtiyaçlarımızı karşılayıp ötesine geçebildiğimiz zaman mı? Ben zenginliği, barınma, giyinme ve gıda ihtiyacını karşıladıktan sonra biraz da “verebilecek” imkânlara kavuşabilmek diye tanımlıyorum. Ki beynini kullanan herkesin bu ölçüde bir zenginliğe ulaşabileceğine eminim.
Zenginliğin diğer bir anlamı ise, arkadaş-dost biriktirmek demek… Samimi, candan dostlar… Böyle samimi ve candan, cömert ve civanmert, ne kadar çok dostumuz varsa o kadar zenginiz demektir. Bize böyle dostları sağlayan da beynimizdir.
BEYİN, HUZUR ve MUTLULUK
Peki, beyni tanımak, daha olumlu zihinsel tutum, huzur ve mutluluk getirdi mi?
Tereddütsüz, evet.
Son 10 yılda çok zor dönemlerim oldu. Eğer zihnimi kullanmayı bilmesem, olumlu zihinsel tutum takınma alışkanlığım olmasaydı, şimdi şu satırları size ulaştıracak gücüm, birikimim, hatta sağlığım olmayabilirdi.
Bu bilgilerle tabii ki yılın 365 günü, günün 24 saatini hiç üzülmeden, sinirlenmeden, gerilmeden, bunalmadan, şen şakrak yaşıyor değilim. Sıkıntılar her zaman kapınızı çalıyor. Olumlu zihinsel tutumun faydası; bütün bu olumsuz duygular ruhunuzu ve zihninizi işgale kalktığında, onları kontrol edebilme yeteneği sağlaması. Paniğe kapılmadan, aşırı tepki vermeden üzüntünüzü, öfkenizi, gerginliğinizi atlatabilmeyi sağlamasıdır.
Çok derin problemler bile uykularınızı kaçıramıyor.
Huzuru, yaşama sevincini, sükuneti daha kolay buluyorsunuz.
Daha basit şeyler sizi mutlu edebiliyor.
Zengin, ünlü hatta başarılı olamamanızı takmıyorsunuz.
Allah’ın bu çok büyük nimeti ve lütfu, mükemmel organımız beynimizi kullanalım. En etkili ve verimli kullanmanın yollarını bulalım. İnanıyorum ki bu muazzam organ ne istiyorsak bizi ona ulaştıracaktır.
Onu kullanmamak ne büyük günah ne büyük israf!
NOT: Bu makale 28 Temmuz 2008'de yayımlanmıştır. Ancak şu anda bağlantıya girildiğinde okunamamaktadır. O sebeple yeniden yayına alınmıştır.
x x x
İLGİLİ YAZI
DERİN NEFES Uygulaması Her Derde DEVA mı?