Anlatalım Ama neyi!

Osman YILDIZ - 01.02.2008

Anlatalım Ama Neyi!

 

Yetim büyüdü.
Hapse atılmak istendi.
İdam edilmek istendi.
Kardeşleri öldü.

Mesleğinden atıldı.
Çocuğu olmadı.
Karısından ayrıldı.

Böbreklerinden hastalandı.
Göğsünden vuruldu.
Karaciğeri iflas etti.

Evet...
Mustafa Kemal Atatürk bu...

Köşe komşum İsmail Sönmez Bey’in bugünkü yazısı bu dizelerle başlıyor.  Ve devamında

Ulusal  bilincimizi  yavas yavas  yok  etmelerine  izin  vermek  istemiyorsak,  

     Artık,  UYANMAMIZ   LAZIM….

Bu cümlelerle de asıl vurgulamak istediğini anlatıyor. Milletin uyuduğunu anlatarak ta yazısını bitiriyor.

Daha test yayınında olan bir haber sitesinin köşe yazarı ile genel yayın yönetmeni farklı düşünüyorlar.

Bu farkta pek açık olmasa da ortada. Türbanı, laikliği gasp ettikleri koltukları korumak için silah olarak kullananlar, kaleler düştükçe laikliğe, Atatürk’e daha çok sarılıyorlar. İsmail bey ise hiçbir koltuktan nemalanmadan gerçekleri göremediği için onların ekmeğine yağ süren yazılar yazıp duruyor.

Hatırlayınız.

Daha düne kadar hastanelerde doktorlar hastaları adam yerine bile koymazdılar. Bırakın neden sorusuna cevap vermeyi, beklide anlayamadıkları hastalığı açığa düşmemek için isimlendirmeden ilaçlarla geçiştirmeye çalışırlardı.

            Bugünlerde yine hakkını aramaktan yoksun bölgelerde eski doktorlar aynı davranışlarına devam ediyorlar.

Örnekleri hemen hemen tüm sektörlere yayabiliriz.

Ama dikkat ediniz. Toplumsal özgürlük karşısında durmaya çalışanların statüleri ve icraatları irdelenmiyor.

Kimler neyse diyor. Ve sonucunda ne oluyor. Oluşturulmuş olan binlerce teşkilatlanmanın içinde gerçekten görevi için çalışanlar hangileri sorgulanamıyor.

Hani son kale düşünce Ülkeye şeriat gelecekti. Hani Çankaya’ya Sayın Gül çıkarsa Ülkemizde laiklik elden gidecekti. Evet bazı şeyler değişiyor. Değişen tek şey bu Ülkenin ötekileştirilip çok küçük bir azınlık tarafından tahakküm edilerek bastırılmış çoğunluğunu temsil edenlerin geldiği bölümlerde işler değişiyor. Atatürk gibi konum ve şartlar ne olursa olsun çalışkan, dürüst insanların olduğu bölümler çağı gerçek anlamıyla yakalıyorlar.

            Bugün ülkemizde vatandaşlarını hiçe sayan hangi kurum var diye sorsam cevap verebilir misiniz? Bu kurumda yapılan seçimlerde nasıl koltuk kavgaları yaşanıyor izliyor musunuz?

            Bu soruma İsmail beyin bir köşe yazısı ile cevap vermesini bekliyorum.

Sahi bu ülkede milletini hiçe sayan kurum olarak hangi kurum kaldı. Yorumlarınızla destek verirseniz renkli ve zevkli bir açılımı beraber yapabiliriz.

Belki takke düşer kel görünür.

Gecesini gündüzüne katarak çalışıp bu vatanda rahat uyumamızı sağlayan büyük dahinin yolunda olanlar kimler. Oturdukları koltukları korumak için şerefli bir şekilde Laikliğe, Atatürk’e  sarılanlar mı? Yoksa o şereflilerin iftiralarına, tüm baskılarına rağmen yılmadan gecelerini gündüzlerine katıp çalışarak halkı refaha kavuşturmak isteyenler mi?

Yine o şerefliler yüzünden daha çok refaha ulaşılabilmesi için tartışılması gerekirken, Dünyanın hiçbir yerinde olmadığı söylenen absürt bir dayatmanın üstünde tartışmalar, fırtınalar kopararak gerçeklerin gizli kalmasına sebep olanlar mı?

Bu tartışma ve fırtınayı fırsat bilip yan gelip yatarak ne yapalım bize iş yaptırmıyorlar diyenler mi?

Ne olursa olsun halkı için canu gönülden çalışanlar mı?

Bu cümlelerimden yola çıkarak yanlış iş yapanları savunduğumu sananlar lütfen yeminim, yeminiz olmalı başlıklı yazımı okuyunuz.

Saygılarımla

Tarih: 01.02.2008 Okunma: 825

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?