DUYGUNUN ÖLÜMÜ İNSANIN ÖLÜMÜDÜR...
Özgür DENİZ - 01.01.2025
İyiliğin
kötülük olarak bilindiği bir çağa denk geldik tam da hayat yolunun ortasında.
Niye böyle oldu? Niye iyiliğin anlamı yok artık? Niye vefanın, fedakarlığın adı
silinmiş dünyadan? Niye küçücük yanlışlar çok büyük ihanetlermiş gibi
algılanıyor? Niye çok iyi bildiğimiz insanlara hiç bilmiyormuşuz gibi
davranıyoruz? Niye her güzel şey bir anda yok sayılabiliyor? İnsan kim, görevi
ne? Ya da insan diye bir varlık var mı, biz insan mıyız? Akılsız, iradesiz,
duygusuz, vahşi bir hayvan mı? Hep kötülük yapmak için mi var? Kötülük yapsan
kötüsün, iyilik yapsan yine kötüsün? Niye kötülük yapanlar iyi olup, iyilik
yapanlar kötü oluyorlar? Ne istiyoruz gerçekten? Boş konuşmalar, kuru
mantıklar, kurgu hayatlar, umarsızca yaşamlar, duygusu olmayan eylemler. Güzel
bir dünya istemek, iyilik tohumları ekmeye çalışmak, anlamlı bir hayat olmalı
demek, doğru eylemler yapmak hiçbir anlamı ve değeri olmayan şeyler olmuş.
İncelik, nezaket, kadirşinaslık, vefakarlık, üzmemek için gerekirse üzülmek,
sefayı bırakıp cefayı sırtlanmak, acı vermemek için tüm acılara yurt olmak
hiçbir kıymeti olmayan çöp duygular olmuş. Niye canımız istediğinde
ölmeyeceğimizi bilmiyoruz? Niye kalplerimizde ki merhametimiz öldü? Affetmek
niye basitlik ve zayıflık olarak görülür oldu? Niye sürekli hata üstüne hata
yapıp bize sanki yokmuşuz gibi davranıpta her daim üzmeye çalışanlara kıymet
veriyoruz da, bizi üzdüğünü hissedipte canı pahasına telafi etmeye çalışanları
görmüyoruz? Niye yanlış anlamaya kodlamışız kendimizi? Niye önyargılarımızı
kıramıyoruz? Niye çok iyi tanıdığımız birine sanki hiç tanımıyormuşuz gibi
yaklaşıyoruz ve hissettirmesek bile ona kötü biriymiş gibi davranıyoruz? Niye
tüm hatıraları yok sayıp bu kadar kolay çekip gidiyoruz? Niye bizim için
gerekirse canını feda etmekten zerre kadar tereddüt etmeyeceğini çok iyi
bildiğimiz insanların yüreklerini kanatmaktan çekinmiyoruz? Niye hayatlarında
ihanetin adının bile olmayanları hatta hayatlarında hiçbir zaman ihanetin
olmayacağını bildiğimiz insanları hiçbir önemi olmayan basit bir hata yüzünden
öldürüyoruz? Hikayeyi itten dinleyen aslana düşman olurmuş, gerçekten de tam da
böylesi bir hayatın acımasız çarklarında paramparça yaşıyoruz. Kıymet
bilmeyenlerin kuklası oluyoruz da, kıymet bilenlerin efendisi olmayı istiyoruz.
Felaketler güzel günleri severmiş, ne vakit güzel günlere merhaba diyoruz
felaket gelip çöküveriyor. Ve ne acıki felaketlerin kurbanları oluyoruz, güzel
günlerimizi kurban vermemek için direneceğimize. Kuru mantıklarımız ve duygusuz
kalplerimizde durumu ne idrak edebiliyor ne de hissedebiliyor. Güzel günleri
zehir etmeyi çok iyi başarıyoruz da, kötü günleri güzel kılmayı beceremiyoruz.
Dibimizde olanın değerini bilemiyoruz da, uzak iklimlerde olanları üstelik
tanımadıklarımızı yüceltmeyi çok iyi başarıyoruz. İyi insanın çamur sıçrasa
kirlenmeyeceğini, kötü insanın ise bin kez de yıkansa temizlenmeyeceğini
biliyoruz da başka türlü bakmayı tercih ediyoruz. Ateşlere buz, buzlara kor
olmayı beceremiyoruz. Ateşe körükle, buza fırtınayla gitmeyi seçiyoruz.
Duygularımız ağır ağır ölürken, kendimizin de öldüğümüzün farkına varamıyoruz.
Gençliğimiz, gücümüz sanki sonsuza kadar hep aynı olacakmışız, kalacakmışız
hissi veriyor ve aldatıyor fakat hiç anlamıyoruz. Varlıkları için varlığını
ateşe attıkların yanmandan sadece keyif alıyorlar, hep birlikte var kalalım
demeleri gerekirken. İyilikler kazanca dönüştürülmeye çalışılıyor fakat kötülük
yine baki kalıyor. Küçük ve basit çıkarlarımızın, ucuz menfaatlerimizin zebunu
oluyoruz. İyi olanı, iyiliği hoyratça kullanıyoruz, suistimal ediyoruz. Ama
kendimizi temize çıkarmayı da çok iyi biliyoruz. Hep aynı olduğumuz için de
körler sağırlar birbirini ağırlara dönüşüyor durum. Eğri olsan hep elde var bir
oluyorsun, doğruysan vereceğin bir şey varsa alınıyor ve fırlatılıp atılıyorsun.
Ne kadar merhametini açık ediyorsan, o kadar aldatılmaya çalışılıyorsun ve
kullanılıyorsun. Eylemlerinle büyüyemeyeceğini bildiğin için boş ve kuru laflar
üreterek büyümeye çalışıyorsun. Ölüyoruz ve öldürüyoruz hem de her gün. Acı,
keder, hüzün ve yorgunluktan başka bir şey olmuyor geriye kalan.
Tarih: 01.01.2025
Okunma: 15
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.