DİNLE EY İNSAN!
BU SENİN HİKAYEN, SENİN GERÇEK HİKAYEN.
DİNLEMEZSEN BİR DAHA ANLATILMAYACAK BU HİKAYE.
ARTIK SAHTE HİKAYELERLE YAŞAMAYA MERHABA.
Geçelim!
CEHALET, insanlığın kadim sorunsalıdır ve insanlık, cehaletten gerçek anlamda hiçbir zaman şikayetçi olmamış, gerçeği de hiçbir zaman istememiştir, ‘’mış’’ gibi yapmıştır. Çünkü cehalet, ezen ve sömüren içinde, ezilen ve sömürülen içinde büyük getirisi olan bir rant kapısı olarak görülmüştür daima. Zira bilmek ve anlamak, insanlık için hep korkulu rüya olmuştur. Bilmenin ve anlamanın sorumluluğu ise hep ağır olmuştur. Sorumluluk yüklenmektense, cehaleti ve yalanı tercih etmiştir insanlık. Yalan dünyada, yalanlarla avunmak, boşlukta yüzmek, düşünmeden ve sorgulamadan yaşamak, ne yaptığının farkında olmadan ya da farkında olunduğu halde sürüklenip gitmek daima hoşuna gitmiştir insanlığın. Bu yüzden insanlığın gerçeği istediğine ve cehaletten muzdarip olduğuna hiçbir zaman inanmadım, badema da inanmayacağım. Kendi kendine yalan söyleyip, kendi kendini kandıran, düşmüş, düşük ve düşkün bir insanlık var karşımızda. Tabi bu durum birazda, korkutulmanın, sindirilmenin, ezilmenin bir neticesidir haddizatında. Çünkü gerçeğe yüzünü dönmek isteyenlerin yüzüne, cehaletin ve karanlığın bekçileri daima kezzap atmışlardır. Cesaretimizi kaybedince de ortaya yukarıdaki manzara hakim olmuştur. Velakin cesaretmizi kaybetmek gibi bir bahanemiz de yoktur ve olamaz filhakika.
Geçelim!
Önce Horatius, sonra Karl Marx demişti ve nihayet Cemil Meriç söyledi?
‘’NEYE GÜLÜYORSUN? ANLATTIĞIM SENİN HİKAYEN.’’
Evet sahte değil, gerçek bir hikayeden bahsediyoruz.
Velakin sahte hikayelerle sarhoş olmuş bir insanlık var karşımızda.
Evet gülüyorsunuz, güleceksiniz belki, ağlamak aklınıza hiç gelmeyecek
amma velakin güldüğümüz kendimiz olacağız, hem de gerçek kendimiz.
Ağlamaksa kaderimiz.
Pusulasız, rotasız, kaptansız bir hayat gemisinde meçhule giden yolcular gibiyiz.
Dünya yalan, biz yalanız ve yalan rüzgarlarında savrulan bir yaprak misaliyiz.
Bizde bu minvaldeki SON HİKAYEMİZİ yazıp, noktayı koyalım ve uyumaya devam edelim.
İyi uykular bebekler!
Son ninnimizi söylemişiz gibi düşünün, bir daha söz yok, yazı yok, gerçek hikaye yok.
Geçelim!
Bu ülkede Sosyalist yok, Kemalist yok, Milliyetçi yok, Anarşist yok, İslamcı yok.
Hatta bu ülkede Kapitalist bile yok, dahası Ateist bile yok.
Sadece böyle olduklarını sananlar var.
Herkes boşlukta yüzüyor ama bu gerçeği de bilmek istemiyor.
Evet kendimizi böyle görmek, böyle olduğumuz anlamına gelmiyor.
Sahip olduğumuzu düşündüğümüz şeye dair ne biliyoruz?
Bilmiyorsak, nasıl sahip oluyoruz?
Böyle olduklarını sananlar, olduklarını sandıkları şeyi bilmezler çünkü, bildiklerini sanırlar.
Tecrübeyle sabit, yemin ederim bilmezler.
Bilseydiler, korkmazlardı ama korkuyorlar!
Aldatılan kitleler zaten bilmezler.
Onlar bilmeleri gerekeni bilirler, bilmeleri gereken de bir halta yaramaz.
Hatta bilmeleri gerekeni bile bilmezler, bilmediklerini de bilmezler.
Ama herkes bilmeden bildiği ve inandığı şeyin peşinden koşturur durur durmadan.
Laf olsun hikayesi işte.
Biri de çıkıp acı, sert, katı gerçeği söyleyince ya güleriz geçeriz biliyormuş imajı vermek ve utanç duymamak için, ya kızarız, söveriz, döveriz yalan hayatımız göz önüne seriliyor diye, ya da gerçeği söyleyeni sileriz, yok sayarız bize bir hiç olduğumuzu hatırlattığı için.
Siz siz olun gençler!
Bu alanlarda uzmanlaşmış tiplere inanmayın, kanmayın, aldanmayın.
Çünkü onlar bu konuların uzmanı olmuşlardır!
Yani besin kaynakları buralardır.
Mamalarını alırlar ve havlarlar, gerisini düşünmezler.
Kendilerini pazar malı olarak görürler, iyi fiyat koyarlar ve verene satılırlar.
Bilakis bildikleri, inandıkları, kendilerini adadıkları kaynaklar değildir bu şeyler.
Sizden alacakları çok şey vardır ama sizlere verecekleri hiçbir şeyleri yoktur.
Bu türlerin harcamadıkları, çürütmedikleri ne kaldı? Dirilttikleri ne var?
Zira bu türler, devlet denilen aygıta sırtlarını dayayıp, kene gibi yapışıp
münhasıran kendi menfaatlerinin meftunu olmuş,
başka da hiçbir şey düşünmeyen, beyinleri zaten olmayan asalaklar ve sömürgenlerdir.
Bu yüzden bu ülkede gerçek anlamda fikir, ideoloji, siyaset konuşmak
saçmadır, anlamsızdır, havanda su döğmeye benzer.
Konuştuğunuz zaman da gülünç duruma düşersiniz.
Gülünecek hallerinden bihaber olanların karşılarında.
İnsanlık toprağında gülünç olan yegane şey, ne acı ki, bizatihi insanlığın kendisidir.
Yazdığı boştur, söylediği boştur, bildiği boştur, yaşadıkları boştur ama bilmez, bilmediğini de bilmez, bilmediğini bilmediğini de bilmez ama her şeyi bildiğini sanır.
Dünyanın en akıllısıdır konuştuğu zaman, inanmazsanız kızar!
Sizin yapabileceğiniz TEK ŞEY; okuyabilirseniz okuyun, onu da abartmayın.
Aklınız da, kalbiniz de, gövdeniz de size her şeyden daha çok lazım.
Kişiliğinize, karakterinize, onurunuza sahip çıkın ve yorulmadan, durmadan çalışın ilanihaye.
Dürüst olun, ahlaklı olun, erdemli olun, gerçeklerden korkup kaçmayın, zalim olmayın..
SİZİ KURTARACAK OLAN ŞEY;
aklınızdan doğan düşünceleriniz,
kalbinizden doğan duygularınız,
gövdenizden doğan eylemleriniz olacaktır.
Düşünceleriniz de, duygularınız da, eylemleriniz de temiz olsun, dürüst olsun.
Gerisi angaryadır.
NOKTA!