Arkadaşım birleşeceksin! Birleştiren ve bir olan temellerde, kadim ve kök temellerde, değerlerde, birleşeceksin. Partiler ve cemaatler yüzünden ayrılmayacaksın. Particilik ve cemaatçilik, bu milletin-ümmetin ahir zamanda ki hastalığıdır. Kurtuluş, birleşmektedir. Cemaatlerde ve partilerde kurtuluş aramayınız. Kurtuluş, Allah’ın gösterdiği, insanlık ailesinin aziz Önderlerinin (sav-as) gittikleri ve ecdadın takip ettikleri yoldadır. Yani Tevhid’dedir, İlay-ı Kelimetullah davasındadır. Partiler ve cemaatler bir yerde bölücüdür ve güçsüz düşürücüdür. Ve maalesefte böyle olduğu aşikârdır. Kimse bize kızmasın ve yaşanan gerçeğin de böyle olmadığını iddia etmesin. Bana partilerden ve cemaatlerden, bu ülkeye ve millete gelen hayrı gösteriniz. İnsanlarımızı birbirine düşman etmekten başka yaptıkları hayırlı bir iş gösteriniz. Hakikati boğmaktan başka yaptıkları bir iş gösteriniz. Ülkeyi, milleti, devleti, dini tahrip etmekten başka yaptıkları bir iş gösteriniz. Makam ve güç peşinde koşmaktan başka yaptıkları bir iş gösteriniz. Ahlakı ve adaleti boğmaktan başka yaptıkları bir iş gösteriniz. Bizler ancak, geneli kuşatan ve geneli temsil eden şeylerde ittifak edebiliriz. Vatan birdir ve vatansız olmaz. Millet birdir ve milletsiz olmaz. Din birdir ve dinsiz olmaz. Devlet birdir ve devletsiz olmaz. Cihat en mukaddes vazifedir ve cihatsız asla olmaz. Zira ‘’her dinin bir ruhbanlığı vardır benim dinimin ruhbanlığı da cihattır’’ diyen yegâne Önderimizdir (sav). Bunu defaatle izah ettik. Üstelik nesnel kıstaslarla izah ettik. Ve bu bir’lerin olması gerektiğini ve geneli kuşattığını artık mutlak olarak biliyoruz. Öyleyse burada sorun yok. Vatan, din, devlet, millet yerinde dursun bir. Önemli olan bu temeller üzerinde yükselecek yapının nasıl olması gerektiğidir, dikkat ediniz nasıl olması gerektiğidir ne olması gerektiği değil. Buradan, bizlerinde, ne adına kavga vermemiz gerektiği gerçeğine ulaşacağız. Bizler bu temeller üzerinde, ahlak ve adalet ekseninde yükselecek bir yapı inşa etmek zorundayız. Öyleyse bizlerin uğrunda kavga vermemiz gereken yegâne olgular, ahlak ve adalet olgularıdır. Zira ahlaksız ve adaletsiz, bütün bir’ler anlamsızdır. Çünkü varlığın özü, temeli, canı ahlak ve adalettir. Üstelik ahlaksız ve adaletsiz, bu bir’lerin varlıklarının idameleri muhaldir.
Sadece adalet ve ahlak için meydanlara ineceksin. Birileri yerken sen bakakalmayacaksın. Fitne ve fesat odaklarının ürettikleri ahlaksızlıklarda boğulmayacaksın. Dinle, vatanla, milletle, devletle uğraşmayacaksın. Sadece adalet için, şeref için, insanlık için yürüyeceksin. Kan kusup, kızılcık şerbeti içmeyeceksin. Seni soyuyorlar. Vallahi soyuyorlar. Allah ile, vatan ile, Atatürk ile soyuyorlar seni, beni, bizi, hepimizi. Biri din gidiyor diye korkutuyor, biri vatan parçalanıyor diye korkutuyor, biri Atatürk cumhuriyeti çöküyor diye korkutuyor ve bu korku imparatorluğunun karanlıklarında bizleri soyuyorlar. Yıllarca bundan başka olan bir şey varsa gösterin bana Allah, vatan ve namus aşkına. Aynı oyun oynanıyor yıllardır. Onlar malı götürürken, bizler mal gibi bakınıyoruz. Kemikleri sıyırıyoruz. Artık uyanmalısın arkadaşım! Silkinmelisin. Kendine gelmelisin. Karanlığı delmelisin. Yolunu bilmelisin. Gerçekleri temelinde hesapları görmelisin ve defterleri dürmelisin. Şart olduysa, zalimleri, hainleri bu topraklardan sürmelisin. Sendikal ihanetlere başkaldırmalısın. Parti sömürüsüne isyan etmelisin. Cemaat taassubuna meydan okumalısın. Artık din, vatan, Atatürk, hepsinin yok olduğu yalanına tükürmelisin. Zira bunlar asla yok olmaz rahat olunuz ve uyanık olunuz. Bunlar yok oldumu servetler yok olacaktır çünkü. Hangi şerefsiz servetinden ve saltanatından feragat eder? Hepsinin baronları arka planda birdirler, anlaşıktırlar biliniz bunu. Korkunun nedeni, para ve güç devşirmektir. Para ve güçte rastgele devşirilmez. Bir araç lazımdır. O araçlarda; din, vatan ve Atatürk’tür.
Uyanın artık, ey Müslüman Türk Milleti’nin evlatları! Dayanın artık. Laflara aldanmayın. Yiğitlik nutuklarına kanmayın. Sahte yüzlere inanmayın. Birleşin ve gücünüzü gösterin. Tıpkı seni aldatan şarlatanların yaptıkları gibi. Bunlar kendi menfaatlerinde birleşiyorlar da, bizler niçin birleşemiyoruz? Bunların kendi menfaatleri olunca düşmanlıklar unutuluyor da, bizlerin menfaatlerimiz söz konusu olunca mı düşmanlıklar nüksediyor? Bu nasıl bir basiretsizliktir Allah aşkına? Onlar nasıl da birleşiveriyorlar menfaatleri mevzubahis olunca. Ama senin menfaatin olunca, seni hemen bir diğerine karşı tahrik ediyorlar ve düşmanlıkları kaşıyorlar, böylece sen darmadağınık oluyorsun. Bu nasıl melun bir oyundur arkadaşım? Rahat ol, ne din, ne de vatan yok olmaz. Şayet yok edilme tehlikesiyle karşılaşırsak ne yapacağımızı biliyor olmalıyız. Elbette, kadim ve kök değerlerimiz ve temellerimiz ekseninde, tek yürek, tek can, tek fikir olacağız ve melun düşmana kan kusturacağız Allah’ın izniyle. Başka ne yapacaktık? Yok olursa da bizimle birlikte yok olur. O zaman sorun ne? Gerçekte yok olacak olanlar, servetler, saltanatlar ve şöhretlerdir. Asıl korku bundandır. Arkadaşım hala bizi yönetenlerin, güçlülerin payandası oldukları gerçeğini görmeyecek miyiz? Güçlülerin yolunda kırmızı halı olanların, güçsüzlerin yolunda çelik kapı oldukları gerçeğini görmeyecek miyiz? Politikacılarda güçlülerin yamağı, din adamı kılıklılarda güçlülerin yamağı, aydın diye bildiklerimizin geneli de güçlülerin yamağı. Sen bunlardan pek fayda umma! Peki, güçsüzleri kim koruyacak? Güçsüzlerden beslen ama güçlülere yedir, bu namussuzluktan başka nedir?
İnsanlara nasıl olmaları gerektiği konusunda (ahlaklı, adaletli vs.) bir şey söylemezken ne olmaları gerektiği konusunda (ocu, bucu, şucu vs.) bolca laf ediyoruz. Oysa bu çok yanlıştır ve acı bedellerini çok ödedik. Aydın denilen güruhta bu minvalde yaşıyor, politikacı denilen güruhta bu minvalde yaşıyor, cemaatçi denilen tayfalar da bu minvalde yaşıyor. Birisi kendi düşüncesini zerk etmeye, birisi kendi partisini zerk etmeye, birisi de kendi cemaatini zerk etmeye çalışıyor. Oysa yıllardır bu yapılır ve kat edilen milim mesafe yok. Fakat bunun rezilce bir şey olduğunu ve daima zilleti tevlit ettiğini bir türlü fark, ihsas ve idrak edemedik. Yazık. Oysa herkes, çok sade, basit ve açıklayıcı şekilde sürekli İslam-insan olunması gerektiği konusunda ısrarcı olsalardı ve sürekli bu yönlü aydınlatma görevlerini ifa etselerdi, hakikati kaynağından damıtarak sunsalardı, tefrikaya prim vermeyecek şekilde hareket etselerdi, bölücülük yapmasalardı her şey çok farklı olurdu eminim. Ama her biri, insanları, bir diğerine yani kendilerine muhalif gördüklerine düşman etmeye ve kendilerine dost kılmaya çalıştılar. İnsanların beyinlerini malayani ile meşgul ettiler. Lüzumsuz teorilerle doldurdular. Böylece insanlar sevgiyle, tevazuuyla, dayanışmayla yaşayacaklarına kinle yaşadılar, hasetle yaşadılar, ayrı yaşadılar. Ve bu yolla dünyamızın ne hale geldiği hepimizin malumudur. Çok yazık!
Herkes TEVHİD (ahlak-adalet-vatan-din-devlet-millet-hürriyet-kardeşlik-paylaşım-birlik vb.) idealinde birleşmelidir. Batılın karşısındaki en güçlü karşı duruş bu temelde olmalıdır. İslam davası tek davadır. Ama bu davanın da öncüleri şüphesiz olacaktır ve bu öncüler Türk Milleti’nin evlatlarıdır. Türk Milleti’nin varlık sahnesinde payidar olarak var olması bu davayı temsiline bağlıdır. Bu davadan koptuğu zaman, varlık sahnesinden de çekilmeye başlayacaktır. Ki koptuğu için, şu andaki haldedir. Ki halimiz malumumuzdur. İslam davası; insan davasıdır, insanın davasıdır. Bu davanın özü, tevhid, vatan, hürriyet, ahlak, adalet, cihad ve aşktır. Kısaca ifade etmek icap ederse, İlay-ı Kelimetullah’tır. Bu vatanın korunması vicdani bir vazifedir. Bu milletin öncülüğünde birleşmek ve davaya sadık kalmak vicdani bir vazifedir. Bu vatan topraklarında tevhidin tahakkuku için maddi ya da manevi cihat etmek vicdani bir vazifedir. Bu vatan toprakları üzerinde, İslam ahlak ve adaletinin, İslami hürriyetin egemen kılınması adına kavga vermek vicdani bir vazifedir. Diğer türlü herkes yanılgıdadır. Herkes yanlış yol üzerindedir. Hatta herkes sapkınlık, dalalet, hıyanet daha da ötesi ihanet içindedir. İnsanları birbirine düşürmeyin, ayrılığa sürüklemeyin ve insanların korkularından beslenecek kadar şerefsizleşmeyin ey zalimler!
Son tahlilde;
‘’Hem Allaha ve Resulüne itaatten ayrılmayın ve birbirinizle niza’laşmayın sonra içinize korku düşer ve devletiniz elden gider ve sabırlı olun çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.’’ Enfal-46
‘’Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.’’ Mehmet Akif Ersoy