Mutluyuz

İsmail Hakkı CENGİZ - 01.03.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

Türkiye, dünyanın ortasında bir huzur adası gibi oldu. Artık, huzuru, mutluluğu bulmak isteyen bizim memlekete geliyor. O kadar ki, ülkemizin görülmeye, gezmeye değer neresine giderseniz, orada Türk’ten fazla yabancı görüyorsunuz. Yabancı, dediysem el değil. Sadece bu toprakların yerlisi olmayan anlamında kullanıyorum.

Dışişlerimize bir bakar mısınız?

Tarihimizin hangi döneminde, komşularla bu kadar iyi olduk? Hangi komşudan bir yakınma, bir tehdit, bir menfi tavır görüyorsunuz?

Babacan bir ülke olarak, babalığımızı yapıyoruz; ne isterlerse veriyoruz ve iyi geçinmenin yollarını buluyoruz.

Meselâ, Ermenistan’a ekonomik ambargo komşuluk hukukuna sığar mı? Kaldırır iyi olursunuz.

Ege’de, Kıbrıs’taki haklarımız mı? Canım küçücük şeyler için komşuyla kötü olmaya değer mi?

Azınlık vakıfları, Ruhban okulu, Patriğin Ekümenikliği meselesi mi? Bunlar zaten bizi ilgilendirmez. İstedikleri düzenlemeyi yaparız, ne halleri varsa görürler. Hem istedikleri düzenlemeler yapılınca bizi daha çok severler.

İran ve Rusya; petrolü, doğal gazı kaça satarlarsa alırsınız. Öyle sıkı pazarlıklarla komşular üzülmez.

Komşularla iyi olmamız ekonomiyi de müspet yönde etkiler. Çünkü askere olan ihtiyacımız azalır. Dolayısıyla askere ve silaha yaptığınız harcama da azalır. Oraya ayrılan kaynaklar yatırıma harcanacağından işsiz, yoksul kalmaz. Hani ülkede işsizlik, yoksulluk olduğundan demiyorum. Arada sırada işini beğenmeyip de çıkan birkaç kişi olursa, kendilerine uygun iş hazır olur diye söylüyorum. Mutluluğumuza mutluluk katılır.

Komşularımızın ötesindeki devletlerle ilişkilere bakacak olursanız; fevkaladenin fevkinde.

Cumhurbaşkanı ve başbakan, bizim haritada bulamayacağımız, hattâ adını ilk defa duyduğumuz ülkelere bile gitti. Oralarda Türkiye’yi tanıttılar. Artık bütün dünya, ülkemizi, ülkemizin nasıl bir huzur adası olduğunu biliyor. İtibarımız tavan yapıyor.

AB ve ABD ile ilişkiler derseniz; ayna, ayna. Ayna, ne demeye geliyor? Onlara bakınca kendimizi görüyoruz. Bu zengin ve güçlü ülkelere o kadar benzedik. Birincisiyle Gümrük Birliğindeyiz, ikincisiyle Stratejik Ortağız. Hiçbir problemimiz yok. Şu problem kelimesi sanırım, yakında tarihe karışacak veya sadece fen-matematik kitaplarında kalacak.

Türkiye öyle bir huzur ve istikrar adası olmuş ki; yabancı sermaye akıyor. Yatırım yağıyor. Özelleştirmelerde, yabancı şirketler kurumlarımızın fiyatını yükseltmek için birbiriyle yarışıyor. Ülkemizin değeri gittikçe artıyor.

Bildiğimiz, tanıdığımız ülkelere bakıyoruz; Türkiye’ye düşmanlık eden bir tane ülke aklımıza gelmiyor. Yok.

Bugüne kadar hep dedik ki; Türk’ün Türk’ten başka dostu yok. Hadi şimdi gösterin bakalım; Türk’e dost olmayan bir tane ülke!

Gösteremezsiniz.

Artık, o söz şöyle değişecek: Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur.

İşte dostlar, bu mutluluk ve huzur adasında benim mutluluğuma gölge düşüren tek husus budur. Türk’ün Türk’e düşmanlığı nereden geliyor?

Neyse, şimdi buna kafa yormayalım.

Mutlu olalım.

 
 

            BİR DUA  (Fatma Gökmen’den)           

   Allah'ım!
           
Kusurları görenlerden değil, örtenlerden;
            Teselli arayanlardan değil, teselli edenlerden;
            Anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden;
            Yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil,
            Sevenlerden de olmamıza yardım et.

İki Şey (Utku Çelebi’den)

İki şey çözüm getirir:
1.     
Tebessüm (sırıtma veya kahkaha değil)
2.     Sükût (susmak).

 

        Mavibulvar’dan

        Babadan Nasihat 2
        Yandaş seni bulursa eline dal verirsin
        Kardeş cana dolarsa diline bal sürersin
        Yoldaş tene gelirse yoluna gül serersin
        Babana katma sözü hürmetine gel oğlum.

        Muhtaçlara omuz ver Allah görür her şeyi
        Cehennem yokuşundan azleder her bireyi
        Sakın ha böbürlenme deve yapma pireyi
        Tabana satma özü haşmetini bul oğlum.

        Hayat denen şeritte rampası var düzü var
        Aşk uçan bir halıdır hem tersi hem yüzü var
        Seyrederken dikkat et gecesi gündüzü var
        Yabana atma közü kıymetini bil oğlum.

        Babalık çok kutsîdir bir gün sen de eresin
        Eşine çocuğuna hep kendinden veresin
        Koruyup kollar iken ak bağrını geresin
        Çabana çatma yüzü zahmetine gül oğlum…

        (Ankara, 26.02.2008) Ahmet Kısa

 

Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.

Tarih: 01.03.2008 Okunma: 653

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İsmail hakkı Cengiz

16.01.2008 - 23:37

Görüşlerinize aynen katıldıktan sonra, aklıma şu sorular geliyor: Yetmiş milyon vatandaştan hangisinin aklına bu maddeyle uğraşmak gelir ki? Bu madde, vatandaşlarımızın kaçıncı sıradaki meselesidir? Bu devletin, bu milletin başka işi kalmadı mı? Bu meclis kimin meclisi, bu hükümet kimin hükümeti? Saygılar, selâmlar...

kibele

17.01.2008 - 21:40

Sayın Sönmez, Son makalenize hiç katılamayacağım...T.B.M.M alalade aşağılayan kişilerin zimmetinde.Emniyet teşkilatı koruması gereken vatandaşları öldüren polis memurlarını untmak gerekir bir laf söylememek için...Sanatçılar,Aydınlar ortalamanın dışında ; herhangi bir narsist dürtü taşımadan herşeyin dışında bakan kişilerdir. dolayısıyla hiç bir estetik ve bilgi birikimi olmayan vatandaşların kuru kuru konuşması ile bir tutulamaz...Emperyalizme karşı olmayan insanların Türkcülüğü bu kadar koruma işgüzarlığına bulaşması hakikaten kara mizahtır...Her yeri, kurumu çoktan satılmış bir vatanın düşerken üç el sıkan korumasıdır makaleniz...kusura bakmayınız...

İsmail hakkı Cengiz

16.01.2008 - 23:37

Görüşlerinize aynen katıldıktan sonra, aklıma şu sorular geliyor: Yetmiş milyon vatandaştan hangisinin aklına bu maddeyle uğraşmak gelir ki? Bu madde, vatandaşlarımızın kaçıncı sıradaki meselesidir? Bu devletin, bu milletin başka işi kalmadı mı? Bu meclis kimin meclisi, bu hükümet kimin hükümeti? Saygılar, selâmlar...

kibele

17.01.2008 - 21:40

Sayın Sönmez, Son makalenize hiç katılamayacağım...T.B.M.M alalade aşağılayan kişilerin zimmetinde.Emniyet teşkilatı koruması gereken vatandaşları öldüren polis memurlarını untmak gerekir bir laf söylememek için...Sanatçılar,Aydınlar ortalamanın dışında ; herhangi bir narsist dürtü taşımadan herşeyin dışında bakan kişilerdir. dolayısıyla hiç bir estetik ve bilgi birikimi olmayan vatandaşların kuru kuru konuşması ile bir tutulamaz...Emperyalizme karşı olmayan insanların Türkcülüğü bu kadar koruma işgüzarlığına bulaşması hakikaten kara mizahtır...Her yeri, kurumu çoktan satılmış bir vatanın düşerken üç el sıkan korumasıdır makaleniz...kusura bakmayınız...