Kalem feryâd eder, ağlar
mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
“Bir elime
ayı, bir elime güneşi verseniz, yine de hak davamdan vazgeçmem” diyen bir
zat’ın yolunda gittiğini iddia eden bizler elimize üç beş kuruş
tutuşturulduğunda, bir makam koltuğu verildiğinde veya dünyevi bir gücün
baskısıyla davamızdan, inançlarımızdan taviz veriyorsak başarısızlığımızın
sebebini kendimizde mi, başkalarında mı aramalıyız?
Allah’a inandığımızı beyan edip, güce, paraya, makama
tapınır gibi yaşayan, sadece menfaatlerimizin uğruna mücadele eden bizler
Allah’ın yardımını yanımızda bulamıyorsak niçin niyetlerimizi sorgulamıyoruz?
Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir diyen bir
öğretinin terbiyesinde olduğunu iddia eden bizler, vatanımızda milyonlarca aç
yatan varken her şey yolundaymış gibi davranıyorsak, haddimizi aşan bir lüks
içinde yaşıyorsak acaba kimlerden oluyoruz?
İnançlarımızda ve yaşantımızda samimi olmadığımız
için karşımızdakileri ikna edemediğimizi ve bu sebeple onlara güven
veremediğimizi anlayabilmemiz için başımıza taşların yağması mı gerekiyor?
Devlet başkanı, ordu komutanı ve dahası peygamber
olmasına rağmen ve istese zamanının en lüks hayatını sürebilecekken hasırda
yatan, halkı toksa tok, açsa aç olan bir peygamberin yolunda olduğunu iddia
edenler beş yıldızlı yemeklerde, milyonluk makam arabalarında neyin
mücadelesini verdiklerini biliyorlar mı?
Haksızların, hırsızların, düzenbazların daha başarılı
ve kazanan taraf olduğunu görenler o kişilerin daha cesur ve hayat tarzlarında
daha samimi olduğunu ve bu sebeple başardıklarını düşünebiliyorlar mı?
Verilen tavizlerin, atılan geri adımların düşmanı
daha kararlı ve cesur kıldığını, bir tür yenik düşmek olduğunu anlayabilmek
için daha kaç kere tavizlerimizin sonunda kaybettiğimizi görmemiz gerekiyor?
Alacakları oy, makam, para için kırk türlü yalan
söyleyenlerin, halkı aldatanların Allah rızası için doğruları söylediklerinde
kendilerine bu milletin kalbinin ardına kadar açılacağını ve Allah’ın
yardımının onlara yetişeceğini hangimiz söyleyeceğiz ve artık söylemenin zamanı
gelmedi mi?
Farklı dinden, milletten olanlarla yüzyıllarca huzur
içinde yaşamış bir milletten geliyor olmamıza rağmen, bütün değerlerimizin
ortak olduğu, sadece ayrıntıda farklılıklarımızı
Sonuç olarak emaneti ehline veriniz emrini, emaneti
kendi ehlinize veriniz olarak algıladığımız, hoşgörüyü, anlayışı ve sevgiyi
adaletli dağıtmadığımız ve küçücük ayrıntıları sindiremediğimiz sürece
iktidarların, yönetimlerin, liderlerin değişeceğini ama bu gidişatın
değişmeyeceğini ne zaman anlayacağız?
AHMET
BERHAN YILMAZ
Arşiv