Meclis toplanınca unutulur.
Kazara, birileri hatırlatırsa, cevap hazırdır.
Efendim, başka dokunulmazlıklar var, önce onlar kaldırılsın.
Nedir onlar?
Memurları koruyan, meşhur “Memurin Muhakematı Kanunu.” Bu kanuna göre, eğer savcı bir memur hakkında soruşturma açmak isterse, önce ilgili memurun üstündeki amirden izin alması gerekiyor.
Peki, Yüce Meclis bu kanundan rahatsızsa, bunu kaldırma görevi kimin?
Yine Meclisin değil mi?
Evet, ama kimse üzerine alınmaz. 80 yıllık Memurin Muhakematı Kanunu da değişmez; bu bahane edilerek dokunulmazlıklara da hiç dokunulmaz.
Fakat yine de sormamıza bir engel yok: Bir amir, savcının soruşturma talebine neden olumsuz cevap verir?
Bu, çok hayatî bir soru…
Dikkat edilirse, kanun soruşturma yapılamaz, demiyor. İlgili amirin iznine bağlıyor. Kaldı ki, hakkında soruşturma açılan kişi masumsa, zaten sonunda aklanacaktır.
Amir, memuru hakkında neden soruşturma izni vermez?
Vermez, çünkü izin vermesine yönetim anlayışının temelindeki felsefe müsait değildir.
Biraz açalım.
İki temel yönetim anlayışı var. Birisi hizmet etme anlayışı, diğeri ise saltanat sürme anlayışı.
Bizim yöneticilerin genelinde hâkim olan anlayış, saltanat sürme anlayışıdır. Bizdeki küçük, büyük yöneticilerin hepsi kendi çapında saltanat sürer. Eğer, amir, altındaki küçük amir veya memuru hakkında soruşturma açılmasına izin verirse, saltanat zinciri kopar. Saltanatın büyüsü bozulur. En azından saltanat alanı daralır. O memuru koruyarak, diğer memurlara da korunacakları mesajı verilir.
Zaten, memurlar da olayın bilincindedir. Suç veya kabahat işledikleri zaman, amirlerince korunacaklarını gayet iyi bilirler. Bu konuda çok rahattırlar.
Tersini düşünün. Savcının her soruşturma talebine olumlu cevap verildiği bir ülkede, yöneticilerin rahatı kalır mı? O zaman, hizmet yarışına girmeleri gerekir. Görevlerini asla ihmal etmemeleri gerekir. En küçük bir görev ihmalinde, savsaklama halinde hesap sorulacağını bilir. Böyle bir memurluğun tadı kalır mı?
Tabii, bir de siyasî kaygı olabilir. Bunu, sadece bugünkü iktidar için değil, eski-yeni bütün hükümetler için söylüyorum. Hizmet için varız diyen bir iktidar, suç işlediği iddia edilen, belediye başkanı veya bürokratı hakkında soruşturma izni verir mi?
Vermez.
Partili belediye başkanının savcı tarafından soruşturulmasını partisi için bir zafiyet olarak algılar. Bütün partinin karalanacağını düşünür. Savcıya izin vermez.
Arada, savcının talebine olumlu yaklaşan oluyor mu?
Nadiren oluyor. İstisnalar kaideyi bozmuyor.
Elbette böyle bir izin, partinin veya ilgili kurumun saygınlığını artıracaktır. Kamuoyuna, herhangi bir suça göz yumulmayacağı, gerçekten hizmet için var oldukları mesajını verecektir.
Ama saltanat sarsılacaktır.
Dolayısıyla, siyasette olsun, bürokraside olsun memurları korumak ve kollamak şarttır. Hayatî önemdedir.
Saltanatın sürmesi için.
* * *
Kriz
Atlantik ötesinde ekonomik kriz
varmış. Yola çıkmış, Türkiye’ye doğru geliyormuş.
Ne getiriyor bu kriz?
İşsizlik, pahalılık, yokluk, geçim
sıkıntısı getirirmiş.
Vatandaşın yüzde
doksanı zaten yüz yıllardır yokluk, geçim sıkıntısı, işsizlik cenderesinde!
Demek ki,
Atlantik ötesinden gelecek kriz, halkın büyük çoğunluğunu pek ilgilendirmiyor.
Peki, kriz başka ne getiriyor?
Borsa düşüyor, döviz ve altın
fiyatları dalgalanıyor.
Ha, bu mühim!
Demek ki,
zirvelerde önemli miktarda paralar el değiştirecek. Yeni zenginler yaratılacak.
Başka bir şey değişir mi?
Kim bilir?
2001 krizi, o günkü iktidar
ortaklarını silip süpürmüştü.
Ama o koalisyondu, tek parti
iktidarı değildi.
* * *
Veresiye
Vatandaşın
kredi kart limitleri dolmuş. Esnaf da ne yapsın? Satış yapabilmek için, veresiye defterlerini yeniden açmış.
Alışveriş
peşin, ödeme sonra!
Adı üzerinde, veresiye! Yani, borçlu verinceye kadar
esnaf bekleyecek. Gelmezse, gelesiye…
Şimdiye kadar,
kredi kartı bunalımları gazete manşetlerine çıkıyordu.
İnşallah,
bundan sonra esnafın bunalımlarını manşetlerde görmeyiz.
* * *
...
Allahın
on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
…
Necip
Fazıl Kısakürek