Yatay Göçüş

İsmail Hakkı CENGİZ - 16.02.2008


Öğrenci Seçme Sınavı'nı (ÖSS) kazanamayan Muğla Üniversitesi Rektörü Şener Oktik'in oğlu Orhan Tan Oktik, hülle yoluyla Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'ne kayıt yaptırdı. Olayın hikâyesi ilginç. Orhan Tan, geçtiğimiz yıl ÖSS'den 176 puan alabildi. Dört yıllık bir fakülteyi tercih edebilmek için gerekli olan 185 barajını bile geçemeyen Oktik, mülakat yoluyla İngiltere'deki Northumbria Üniversitesi'ne yazıldı. İsmi pek bilinmeyen bu okulda 9 ay kaldıktan sonra, taban puanı 343 olan Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'ne yatay geçiş yaptı. Bu şansı Türkiye'de sadece rektörün oğlu Orhan Tan yakaladı.

Haber, Bugün Gazetesinin internet sayfasında yayınlandı.

Habere göre, Yıldız Teknik Üniversitesi rektörü de, olayın normal olduğunu söylemiş.

Kader bu ya, YTÜ, oğlum Gökhan’ın da eğitim gördüğü üniversite.

Sayın rektörlere söyleyeceklerimiz ve sorularımız var.

Bizim çocuklarımız ter döksün, sınavlarda bunalsınlar güç bela ÖSS’yi kazansınlar, sizin çocuklarınız hiç sıkıntıya girmeden onların önüne geçsin.

Vatandaş, açlık sınırının altındaki kazancından bütçe ayırıp çocuklarını dershanelere göndersin, sizin hiç öyle bir sıkıntınız olmasın. Siz, çocuklarınızı İngilterelere, ABD’lere gönderin, lisan öğrensinler.

Milyonlarca genç büyük gayretlere, büyük masraflara rağmen üniversite kapılarından dönsün, sizin yakınlarınız “yatay geçiş” adı altında onların hakkını gasp etsin.

Bu mu adalet?

Bu mu insaf?

Bu mu izan?

*                        *                      *

Bu haber bana kamuoyundaki görünen çatışmaların aslında sadece görüntü olduğunu düşündürdü.

“Türban”, “Ergenekon”, “laiklik”, “irtica”  bir güç çatışmasının şifreleri mi, yoksa?

Asıl önemli olan; güç kimin elinde olacak, kaynaklar kimde kalacak veya kimin eline geçecek kavgası mı?

Elinizde böyle güçler olmasa çocuklarınız, üniversitelere tepeden inme alınabilecek mi?

Tabii bu, su yüzüne çıkarılabilen hadiselerden biri. Acaba saklanan, ortaya çıkarılmayı bekleyen başka buna benzer hangi olaylar var?

*                        *                      *

Böyle bir haberden sonra, rektörlerin üniversite yönetiminde objektif ölçülerle davrandığı konusunda rahat olabilmek mümkün mü?

Üniversite kadrolarına alınanlar nasıl seçiliyor?

Gerek akademik kadrolar, gerekse hizmet kadrolarına atama yapılırken dostluğun, yakınlığın, akrabalığın bir rolü oluyor mu?

Meclis, bakanlık ve belediyelerdeki kadroları inceleyen medya üniversite kadrolarına kimlerin atandığını niçin hiç merak etmiyor?

*                        *                      *

Çok satan medya yukarıdaki habere teğet bile geçmiyor.

Neden?

Rektörler “bizden”, incitmeyelim, diye mi?

Meselâ, medya, Muğla Üniversitesi rektörü’nün oraya nasıl geldiğini, daha önce nerelerde, kimin menfaatine çalıştığını, rektörlüğe nasıl atandığını merak etmemeli mi?

Haberde ilginç bir kavram da geçiyor.

Hülle…

Biz hülle kavramının İslamî çevrede kullanılabileceğini düşünürdük hep.

Demek ki, üniversite çevrelerinde de olabiliyormuş.

Ne diyelim!

Hayırlı olsun.

*                        *                      *

Bir sorumuz daha var. Muğla Üniversitesi rektörü oğlunu neden Muğla Üniversitesi’ne almamış da, YTÜ’ne yatay geçiş yapmasını sağlamış? Kendisinin rektör olduğu üniversiteyi beğenmiyor mu?

 

Üstatlardan

En önemli sorulara hep kaçamak cevaplar verilir. Soruların en önemlisine ise hiç kimse, hiçbir cevap veremez.

Soljenitsin

 

 

Bir Gün Ara

 

Bu Pazar günü, dizilere, magazin ve yarışma programlarına hatta haberlere ara vermenizi öneriyorum. Çünkü bu programlar üzerimizde aşağılık duygusu, hayal kırıklığı ve tekrar tekrar seyredilen haberler sinir bozukluğu meydana getiriyor.

Hayatta televizyondan başka nesnelerin de var olduğunu hatırlayalım.

Önce, hava bozuk bile olsa, çıkıp biraz oksijen alalım.

Birkaç sayfa kitap okumayı deneyelim.

Ve müzik dinleyelim.

İki aydır, daha çok, Barış Manço ve Özay Gönlüm’ü dinliyorum. 9–10 yıl önce kaybettiğimiz bu usta sanatçıları devamlı dinlediğim halde doyamıyorum. Rahmetli sanatçıların sesi, binlerce yıllık kültürümüzün özü gibi geliyor bana. Sanatlarında, buram buram Anadolu, Orta Asya’dan Orta Avrupa’ya, Yemen’den Kafkaslara değişik coğrafyaların esintileri var.

Ninenin toruna, torunun nineye mektuplarını sakın atlamayın, derim. Harikulade eserler…

Bu arada, yazının başlığından hareketle, uzun zamandır aramayı ihmal ettiğiniz bir yakınınızı da arayabilirsiniz.

 

 

Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.

Tarih: 16.02.2008 Okunma: 698

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?