Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Habertürk’ün 09 Şubat 2009 akşamı, saat 22:00’de
yayınladığı Birgün, adlı haber
programında, böyle diyor, AKP Meclis Grup Başkan Vekili…
“80 yıldır fukaralaştırılan halk…”
Hangi 80 yıldan bahsediyor?
1922 – 2002 arasındaki seksen seneden bahsediyor.
Halk söz konusu bu 80 yılda fukaralaştırılmış.
Elbette okuma yazma bilen herkes, Sayın Başkan
Vekili’nin söylediklerine tarihî kayıtlarla şahit!
Malûm, 1920’lerde Türkiye altın devrini yaşıyordu.
Başaklar yeşile, yeşil sarıya, sarı bembeyaz una, ekmeğe, yiyeceğe - giyeceğe
dönüşüyordu.
Fabrikalar harıl harıl çalışıyor, dağlar gibi
üretiyor, 13 milyonluk Türk halkı bu üretimi tüketmekten son derece aciz olduğu
için dünyanın dört bir tarafına ihracat yapılıyor, ülkeye döviz akıyordu. Döviz
o kadar bollaşmıştı ki, koyacak yer bulunmuyordu.
Devletin borcu olmasını bırak, o günün en gelişmiş
ülkeleri Fransa ve İngiltere’den milyarlarca sterlin ve frank alacaklıydı.
Bilhassa Fransa bu borcu nasıl ödeyeceğini kara kara düşünüyordu.
Anadolu’daki okuma - yazma oranı yüzde yüz olduğu
gibi, üniversite mezunu sayısı, nüfusun yüzde 70’lerindeydi. Her vatandaş en az
1 yabancı dili ana dili gibi biliyor ve her sene, en az 1 kere yurt dışına
çıkıyordu.
İşte o yıllar, kelimelerle anlatılamayacak bir altın
çağ, bir mutluluk devriydi.
* * *
Ne olduysa oldu, Atatürk iktidara geldi. Tam 16 sene…
Memleketin muhteşem zenginliğini Çankaya sofrasında yedi. Halk fukaralaştı.
Tabii biraz!
Arkasından İsmet İnönü geldi. 12 sene de o
fukaralaştırdı, zavallı memleketi ve halkı.
Sonra, 1950’de seçimler yapıldı. 28 senedir tek parti
devrinde fukaralaşan halk, ülkeyi zengin eder umuduyla Celal Bayar ve
Menderes’i iktidara getirdi. Tabii güvendiği dağlara kar yağdı. Menderes de
halkı fukaralaştırmaya devam etti.
Hadi, daha önceki dönem tek parti dönemiydi, yapacak
bir şey yoktu. Fakat serbest seçimler yapıldığı halde, halk kendisini
fukaralaştırdıkça Menderes’e oy veriyordu. İşte, uyutulan halk, ne olacak! Böylece
10 sene de Menderes fukaralaştırdı, zengin halkı!
Bir darbe ve ardından Demirel geldi. Önce İnönü’yle
ortak sonra tek başına 10 sene kadar da o fukaralaştırdı halkı.
Muhtıralar, fetret devirleri ve yıl 1973… Ak günler diye diye Ecevit iktidara
geldi. Kâh Erbakan’la ortak, kâh tek başına bir süre de o fukaralaştırdı halkı.
Sonra darbe… 3 sene de darbeciler fukaralaştırdı
memleketi.
Vatandaş can havliyle ülkeye çağ atlatacak olan
Özal’a yetki verdi. Tabii yine güvendiği dağlara kar yağdı. 10 sene kadar da
Özal fukaralaştırdı halkı.
Arkasından Çiller, oğul İnönü, Erbakan, Yılmaz
karınca kararınca halkın fukaralaşmasına katkıda bulundular.
Halkın artık fukaralıktan kolunu kıpırdatacak hali
kalmamıştı. Son bir gayretle, yeniden Ecevit, Yılmaz ve sahneye yeni çıkan
Bahçeli’ye iktidarı verdi. Bu tam bir felaketti. 4 yıla varmadan halkı tuş
ettiler.
Ve işte bu karanlığın sonunda, memleket sefalet,
cehalet ve karanlıkta boğuluyorken pırıl pırıl, gözleri kamaştıran muhteşem bir
ampul bütün memlekete ümit ışığı oldu.
Nasıl aydınlattı, ne kadar aydınlattı, nice kalkındırdı?
Cevaplar, kısmetse yarın!
* * *
ÜSTATLARDAN
SATILIK KALEM
Dışardan
bir kale mi satın alacaksın?
İçerden
bir kalemi satın alacaksın!..
06.02.2009, Ekrem Şama